Osmanlı Devletinin Toplum Yapısı

12 Aralık 2010 Pazar 0 yorum

Osmanlı Devletinin Toplum Yapısı

  • Osmanlı Devletinde, toplum düzeninin temelini oluşturan fikirler, “adalet dairesi” adı verilen bir sistemle açıklanmıştır. Bu sisteme göre adalet, devlet, şeriat, hükümranlık, ordu, servet ve halk, toplum yapısının temel dayanaklarını oluşturur.
  • Bu işleyiş içerisinde toplum iki büyük zümreye ayrılmıştır. Bunlar; yönetenler (askeri) ve yönetilenler (reaya)’dır.

a. Yönetenler (Askeri sınıf)

  • Seyfiyye (ehl-i örf): Ümera olarak da bilinen bu zümre, doğrudan padişahın otoritesini temsil eden asker ve yöneticilerden oluşmaktaydı. Bunların içerisinde padişahın mutlak vekili olan sadrazam en önemlileridir. Bu zümrenin temeli devşirme ve tımar sistemine dayanmaktaydı. Devlete karşı yaptıkları hizmet karşılığında dirlik alırlardı. Divan-ı Hümayunda bu zümreyi, sadrazam, kubbealtı vezirleri, kaptan-ı derya ve yeniçeri ağası temsil ederdi.
  • İlmiyye (ulema): İlmiye zümresi, kasakerler, kadılar, şehü!l-islam ve müderrislerden oluşmaktaydı. Tedris (eğitim), kaza (yönetme ve hüküm verme), ve ifta (fetva-yapılan işlerin dine uygunluğu) gibi önemli görevleri yürütürlerdi. Divan-ı Hümayun da bu zümreyi, kazaskerler ve şeyhü’l-islam temsil ederdi.
  • Kalemiyye (ehl-i kalem): Devletin en üst bürokratlarından oluşan zümreye verilen isimdir. Çalıştıkları yerlerde usta-çırak ilişkisi içinde yetişirlerdi. Devlet içerisindeki ve dış ilişkilerdeki tüm yazışmalar bu zümre tarafından yürütülürdü. Divan-ı Hümayunda bu zümreyi, defterdar, nişancı ve reisü’l-küttap temsil ederdi.

b. Yönetilenler (Reaya)

  • Yönetime katılmayan , geçimini tarım, hayvancılık, ticaret ve sanayi alanında üretim yaparak temin eden kesimdi. Bulundukları toprak ve ürettikleri ürün üzerinde devlete belli bir miktar vergi verirlerdi. Halk, çeşitli din, mezhep ve ırlara mensup kişilerden oluşmaktaydı. Ancak toplum millet esasına göre değil, ümmet ve inanç temeline göre şekillenmişti. Bu nedenle “millet sistemi”nin esasını din ve mezhep belirlemekteydi. Etnik ayrıma yer verilmeyen millet sisteminde dini ayrım ön plandadır buna göre toplum iki gruba ayrılmıştı.
  • Müslümanlar (Millet-i Hakime): Bu guruba mensup kişiler askeri sınıfa girebilirler ve devlet kalemlerinde çalışabilirlerdi ancak vergi vermekle mükelleftirler
  • Gayr-i Müslimler (Millet-i Mahkume): Askeri sınıfa giremezler ve müslümanlardan daha fazla vergi öderlerdi. Adli işlerde kendi hukuklarını uygularlardı.

Osmanlı Devletinde Yahudilerin Durumu

0 yorum

Osmanlı Yahudileri

  • Yahudiler, huzur ve güven buldukları Osmanlı devleti içinde, kendi inançlarına uygun olarak onurlu bir yaşam sürmüşlerdir.


  • Osmanlı İmparatorluğu Yahudiler için her zaman, güvenle sığınabilecekleri bir ülke olmuştur. Osmanlı idarecilerinin İslam ahlakı ile hareket ediyor olmaları, onların farklı millet ve dinlerden insanlara karşı hep hoşgörü ve anlayış ile yaklaşmalarını sağlamış, bu anlayıştan en çok fayda gören toplumlardan biri ise, dönemin Avrupası'nda büyük sıkıntı ve zulümlerle karşılaşan Yahudiler olmuştur. Müslüman Osmanlı halkı ve Yahudiler, hep barış içinde yaşamışlardır.

Yahudiler, Osmanlıya Neden Sığındı?

  • 31 Mart 1492, İspanya Yahudileri için Osmanlı topraklarına büyük göçün başlangıç tarihi oldu. Bu tarihte yayınlanan sürgün fermanı ile 200 binden fazla Seferad Yahudisinin yaklaşık yarısı, Sultan II. Beyazıt (1481-1512) zamanında Osmanlı topraklarına yerleştiler. Kudüs de dahil olmak üzere, özellikle büyük şehirleri tercih eden Yahudiler, buralarda ticarette ve yönetimde söz sahibi oldular.


  • Yeni gelenler başta İstanbul, Selanik, Edirne olmak üzere Osmanlı topraklarının sınırları dahilinde Korfu, Manastır, Kudüs ve Sefat'a varana dek yayıldılar. İstanbul 30.000 nüfus ve 44 sinagoguyla Avrupa'nın en büyük Yahudi yerleşimini oluşturdu.


  • Göçmenler hemen hemen geldikleri andan itibaren yükselmeye başladılar. Aralarında İspanya'da iken yüksek görevlerde bulunmuş olanlar derhal saraya alındılar, bu kişiler Osmanlı maliye ve dış işlerinde söz sahibi oldular. Hatta denilebilir ki, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun yönü, bu danışmanların fikrine göre de tespit edildi.

Osmanlı Devletinde Vakıf Sistemi

2 Aralık 2010 Perşembe 0 yorum

OSMANLI'DA VAKIF SİSTEMİ

* Vakıf, kişinin mal varlığının bir bölümün hayır işleri için bağışlamasına denir.

* Vakıf arazi gelirleri cami, han, haman medrese gibi sosyal hizmetlere ve hayır kurumlarının masraflarına ayrılan topraklardır.

* Vakıf sistemi, Karahanlı, Gazneli ve Selçuklu devletlerinde de görülmüştür. Türk-İslam devletlerinde sosyal devlet anlayışı hakimdi. Osmanlı Devleti döneminde eğitim, sağlık, kültür ve bayındırlık alanlarında vakıflar önemli bir yer tutar.

* Vakıflar devlet tarafından desteklenir aynı zamanda devletin gözetiminde bulunurdu.

* Vakıflar Osmanlı topraklarında kent ve kasabaların gelişmesinde önemli bir yer tutar.

* Ulaşım, ticaret, taşımacılık alanlarında şehirler önemli derecede gelişmiştir.

* Halkın her türlü gereksinimini karşılayan vakıflar, eğitim-öğretim kurumları, hastane, kütüphane, imaret gibi yapıların giderlerini karşılamıştır.

* 16.yy'dan sonra vakıflar, yönetim ve adalet alanlarındaki bozulmaların etkisiyle önemini kaybetmeye başlamıştır. Kanunlara aykırı bir şekilde vakıfların kişilere dağıtılması vakıflan amaçlarından sapmasına neden olmuştur.

* 1836 yılında II. Mahmut vakıf sistemini kaldırarak Evkaf Nezaretini(bakanlığı) kurmuştur.

Osmanlı Devletinde Şehir Hayatı

0 yorum

Osmanlı Devletinde Şehir Hayatı:

  • Osmanlı şehirlerinde, özellikle müslüman kesimde, günlük hayat sabah namazına davet eden ezanla başlıyordu. Böylece uyanan kişiler, yer yataklarını kaldırıp gömme dolaplara yerleştirdikten sonra, giyinip abdest alıyor ve namaz kılıyorlardı.
  • Osmanlı Günlük yaşamında mahallelerinde ayrı bir önemi vardı. Mahaller aynı dinden ve sosyal grubdan genelde hemşirelik anlayışı ile bir araya gelmiş gruplardan oluşuyordu. Fakat en önemli özellikleri mahalle yapılandırmasında sınıf farklılıkları yoktu. Yardımlaşma her mahalle sakinin bir görevi gibi algılanır düğün, cenaze ve hastalık gibi durumlarda birlik içerisinde sıkıntılar giderilmeye çalışılırdı.
  • Küçük yerleşim birimleri olan köylerde ise yerleşim şekli akrabalık bağı ile şekillenmişti. Her köyün misafirleri ve özel toplantıları için köy odaları bulunurdu. Köylerde yaşayanlar yardımlaşarak köyün ortak işlerini de beraber yaparlardı.
  • Kışın kışlaklarda yazın ise yaylaklarda yaşayan konargöçerlerin en önemli ticari faaliyetleri hayvancılıktı.Az da olsa tarım ve küçük çaplı ticari faaliyetlerle meşgul olurlardı.

Osmanlı Hastahaneleri

0 yorum

Osmanlı Hastahaneleri

  • Osmanlı hastanelerinde din ve ırk gözetlimeksizin her kesiminden insana hizmet verilmekteydi. II.Beyazıt tarafından 1485’te Tunca Nehri kenarında yaptırılan caminin yanına, akıl hastalarının su , müzik ve kuş sesiyle tedavi edildiği bir hastane inşa ettirilmiştir. Fatih Sultan Mehmet de kurduğu medreselerin yanına 1470’te bir hastane yaptırmıştı.
  • Burada haftada bir gün fakirlere ücretsiz bakılmakta ve ilaçları ücretsiz verilmekteydi. Kaynaklara göre XV. Yüzyılda İstanbul’da 110 hastane bulunduğu tespit edilmiştir. İstanbul Kasımpaşa Tersanesi’nde Osmanlı donanması için bir hastane tesis edilmiştir. Ayrıca Osmanlı donanması için Girit, Basra ve Preveze’de bahriye hastaneleri kurulmuştu.
  • Edirne Sağlık Müzesi

Osmanlı Devletinde Ermenilerin Durumu

0 yorum
Osmanlı Devletinde Ermenilerin Durumu
  • Osmanlı Ermenileri, Osmanlı Devleti kuruluş döneminde Ermeniler, genellikle Çukurova, Doğu Anadolu ile Kafkasya bölgelerinde bulunan beylikler altında yaşamaktadırlar. Bursa'nın başkent olduğu dönemde Ermeni ruhani reisliği başkente alınmıştır. İstanbul'un Fethinden sonra da İstabul'a taşınmış ve daha sonra da Ermeni Patrikliği kurdurlmuştur. ferah ve huzur içinde yaşayan Ermeniler Anadoludan gelen göçlerle Istanbul'da büyük bir cemaat oluşturmuştur.
  • Fatih Sultan Mehmet'ten Sultan II. Mahmud'a kadar 350 yıllık süre içinde Hıristiyanların ve dolayısıyla Ermenilerin dini ve toplumsal işlerine kesinlikle karışılmamıştır. Amira denilen bankerlerden, tüccarlardan ve devlet memurlarından oluşan Ermenilerin yardımıyla; birçok okul, matbaa, kütüphane açılmış, birçok Ermeni genci öğrenim yapmak ve sanat öğrenmek üzere Avrupa'ya gönderilmiştir. Aynı dönemde bu haklardan Rusya yönetimindeki Ermeniler yararlanamamışlardır. Osmanlı Devleti, Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile yapmayı vaadettiği ıslahatları ilân etmiş, ancak gayrimüslimler verilen yeni haklardan memnun kalmamışlardır. Tanzimat ile gayrimüslimlere askerlik mükellefiyeti getirilmiş, devlet memuriyetleriyle idari ve askeri okullara girmelerine izin verilmiştir.
  • Osmanlı yönetimindeki diğer gayrimüslim azınlıklar gibi Ermeniler de her zaman birinci sınıf vatandaş muamelesi görmüşler; askere gitmedikleri gibi, özellikle ticari hayatta kilit noktaları ellerine geçirmek suretiyle, toplum içinde ön plana çıkmışlar, zengin olmuşlardır.

Osmanlı Devletinde Yaşayan Topluluklar

0 yorum
  • Osmanlıda müslüman olmayan halk
  • Rumlar
  • Eflak-boğdanlılar
  • Karadağlılar
  • Sırplar
  • Bulgarlar
  • Ermeniler
  • Museviler
  • Süryaniler
  • Nasturiler
  • Keldaniler
  • Osmanlıda müslüman halk
  • Türkler
  • Araplar
  • Acemler
  • Boşnaklar
  • Arnavutlar